Emirhan
New member
Merhaba dostlar! Bugün sizlerle biraz farklı bir paylaşım yapmak istedim. “Gözlemci bakış açısı öznel midir?” sorusunu düz bir makale yerine küçük bir hikâyenin içinden anlatmak istiyorum. Çünkü bazen soruların cevabı, kurgusal bir olayın içinde çok daha iyi anlaşılır. Buyurun, gelin birlikte küçük bir yolculuğa çıkalım.
---
Bir Olay, Üç Tanık
Küçük bir kasabada bir gün meydanda beklenmedik bir şey olur. Yaşlı bir kadın yolda yürürken çantasını düşürür, içinden paralar saçılır. Etrafındaki üç kişi, bu olaya tanık olur: Ali, Elif ve Deniz. Üçü de olayı görmüştür, ama nasıl anlattıkları çok farklıdır.
Ali, mühendis kafasıyla, gözlemci bakış açısını tamamen stratejik bir harita gibi görür.
Elif, öğretmen ruhuyla, olayın duygusal boyutunu ön plana çıkarır.
Deniz ise tarafsız bir gözlemci gibi görünse de, farkında olmadan kendi öznel yorumlarını işin içine katar.
---
Ali’nin Stratejik Gözlemi
Ali olayı şöyle anlatır:
> “Kadın çantayı saat 14.03’te düşürdü. Çanta zemine sağ köşeden çarptı, ardından para 1,5 metre yarıçapında yayıldı. Yan bankta oturan çocuk refleks olarak öne eğildi ama paraya dokunmadı. Ben durumu fark edip kadına seslendim.”
Ali’nin gözleminde zaman, mesafe ve hareket açıları ön plandadır. Onun gözünde olay bir problem ve çözüm ilişkisi şeklinde ilerler. Bakış açısı nesnel gibi görünse de aslında seçtiği detaylar, onun çözüm odaklı kişiliğinin süzgecinden geçmiştir. Yani “objektif” sandığı bakış bile öznel bir seçimdir.
---
Elif’in Empatik Gözlemi
Elif ise bambaşka detaylara dikkat eder:
> “Kadının gözleri birden doldu, elleri titriyordu. Çantadan saçılan paraların peşine koşarken sesindeki panik bütün meydana yayıldı. Çocuk paraya uzanmadı çünkü belli ki o an yaşlı teyzenin haline üzüldü. Ben yanına gidip ‘merak etmeyin, toparlarız’ dedim, elini tuttum.”
Elif’in gözleminde rakam yoktur, duygu vardır. Olayı sadece görmekle kalmaz, yaşlı kadının hislerini de adeta kendi ruhunda hisseder. Burada da öznel bir bakış söz konusudur: empati, seçilen ayrıntıları belirler.
---
Deniz’in Tarafsız Sandığı Gözlemi
Deniz ise kendini “ben sadece gördüğümü yazarım” diye tanıtır:
> “Çanta yere düştü, içinden paralar çıktı. İnsanlar baktı ama kimse paraya dokunmadı. Kadın eğilip toparladı, sonra yoluna devam etti.”
Deniz’in anlatımı yüzeysel ve tarafsız gibi görünür. Ancak aslında kendi filtresinden geçmiştir. Çünkü o, duygusal ayrıntıları ve zamanlamayı önemsememiştir. Yani seçici körlükle nesnellik iddiası arasında sıkışmıştır. Bu da bize gösterir: gözlemci bakış açısı “tamamen nesnel” değildir; anlatıcı hangi ayrıntıyı seçerse, bakış açısı o kadar öznel olur.
---
Erkek ve Kadın Yaklaşımlarının Çatışması
Forumda bu olayı tartıştığımızı hayal edin: Erkek üyeler Ali’nin tarzına yakın durur. “Zaman, mekan, olay sırası net olmalı” derler. Onlar için doğru gözlem, çözüm için kullanılabilir veriler sunar. “Kadın çantasını düşürmesin diye yolun ortasına korkuluk mu lazım?” gibi stratejik sorular sorarlar.
Kadın üyeler ise Elif’in yaklaşımına yakın durur. “O teyzenin yaşadığı korku önemli, o anki insan ilişkisi önemli” derler. Onlara göre doğru gözlem, empatiyle yapılır; çünkü olayın toplumsal ve duygusal etkileri asıl gerçeği oluşturur.
Deniz’in yaklaşımı ise genellikle tartışmanın ortasında kalır. Kimisi “işte en nesnel anlatım bu” der, kimisi “çok yüzeysel, olayın ruhunu yansıtmıyor” diye eleştirir.
---
Bilimsel Bir Çerçeve
Psikoloji literatüründe de gözlemci bakış açısının öznel olduğu sık sık vurgulanır. Çünkü algı, sadece dış dünyayı kaydetmez; aynı zamanda beynimizin filtrelerinden geçer. Bireyin cinsiyeti, kültürü, geçmiş deneyimleri, değerleri… Hepsi hangi ayrıntıya dikkat edeceğimizi belirler. Yani iki göz aynı manzarayı görür ama iki beyin farklı hikâyeler yazar.
Araştırmalar, erkeklerin gözlemde daha çok problem çözme ve mantıksal sıralamaya, kadınların ise duygusal bağlam ve ilişkisel dinamiklere odaklandığını gösteriyor. Bu eğilimler, toplumdaki rol beklentileriyle de şekilleniyor. Dolayısıyla gözlemci bakış açısı öznel olduğu kadar kültürel ve toplumsal kodlarla da yoğruluyor.
---
Hikâyenin Sonu: Ortak Gerçek Var mı?
Kasaba meydanındaki olay üç farklı anlatımla forumda tartışmaya açıldığında, herkes kendi penceresinden haklı görünür. Peki, “gerçek” hangisidir? Kadının gözyaşları mı, paraların düşme açısı mı, yoksa sadece çıplak olay akışı mı? Aslında hepsi. Çünkü gözlemci bakış açısı, tıpkı prizmanın ışığı dağıtması gibi, tek bir gerçeği farklı renklerde yansıtır.
---
Tartışmaya Açık Noktalar
Bu noktada forumda şu soruları ortaya atabiliriz:
- Sizce gözlemci bakış açısı daha çok gerçeği mi yansıtır, yoksa gözlemcinin iç dünyasını mı?
- Erkeklerin stratejik gözlemleri mi daha “yararlı”, yoksa kadınların empatik gözlemleri mi daha “gerçek”?
- “Nesnel” dediğimiz anlatım, aslında duyguların görmezden gelinmiş hali olabilir mi?
---
Sonuç: Öznel Nesnellik
Özetle gözlemci bakış açısı hiçbir zaman tamamen nesnel değildir. Ali’nin stratejisi, Elif’in empatisi, Deniz’in tarafsızlığı… Hepsi farklı bir öznel filtre. Belki de “öznel” olmak, gözlemci bakış açısının doğasıdır. Çünkü gözlemci sadece gözleriyle değil, kalbi ve zihniyle de görür.
Şimdi söz sizde: Siz kendi hayatınızda tanık olduğunuz bir olayı anlatırken daha çok Ali gibi mi, Elif gibi mi, yoksa Deniz gibi mi davranıyorsunuz? Gelin, forumda örneklerle paylaşalım; bakalım hangi gözlemci bakış açısı bize en çok “gerçek” gibi geliyor.
---
Bir Olay, Üç Tanık
Küçük bir kasabada bir gün meydanda beklenmedik bir şey olur. Yaşlı bir kadın yolda yürürken çantasını düşürür, içinden paralar saçılır. Etrafındaki üç kişi, bu olaya tanık olur: Ali, Elif ve Deniz. Üçü de olayı görmüştür, ama nasıl anlattıkları çok farklıdır.
Ali, mühendis kafasıyla, gözlemci bakış açısını tamamen stratejik bir harita gibi görür.
Elif, öğretmen ruhuyla, olayın duygusal boyutunu ön plana çıkarır.
Deniz ise tarafsız bir gözlemci gibi görünse de, farkında olmadan kendi öznel yorumlarını işin içine katar.
---
Ali’nin Stratejik Gözlemi
Ali olayı şöyle anlatır:
> “Kadın çantayı saat 14.03’te düşürdü. Çanta zemine sağ köşeden çarptı, ardından para 1,5 metre yarıçapında yayıldı. Yan bankta oturan çocuk refleks olarak öne eğildi ama paraya dokunmadı. Ben durumu fark edip kadına seslendim.”
Ali’nin gözleminde zaman, mesafe ve hareket açıları ön plandadır. Onun gözünde olay bir problem ve çözüm ilişkisi şeklinde ilerler. Bakış açısı nesnel gibi görünse de aslında seçtiği detaylar, onun çözüm odaklı kişiliğinin süzgecinden geçmiştir. Yani “objektif” sandığı bakış bile öznel bir seçimdir.
---
Elif’in Empatik Gözlemi
Elif ise bambaşka detaylara dikkat eder:
> “Kadının gözleri birden doldu, elleri titriyordu. Çantadan saçılan paraların peşine koşarken sesindeki panik bütün meydana yayıldı. Çocuk paraya uzanmadı çünkü belli ki o an yaşlı teyzenin haline üzüldü. Ben yanına gidip ‘merak etmeyin, toparlarız’ dedim, elini tuttum.”
Elif’in gözleminde rakam yoktur, duygu vardır. Olayı sadece görmekle kalmaz, yaşlı kadının hislerini de adeta kendi ruhunda hisseder. Burada da öznel bir bakış söz konusudur: empati, seçilen ayrıntıları belirler.
---
Deniz’in Tarafsız Sandığı Gözlemi
Deniz ise kendini “ben sadece gördüğümü yazarım” diye tanıtır:
> “Çanta yere düştü, içinden paralar çıktı. İnsanlar baktı ama kimse paraya dokunmadı. Kadın eğilip toparladı, sonra yoluna devam etti.”
Deniz’in anlatımı yüzeysel ve tarafsız gibi görünür. Ancak aslında kendi filtresinden geçmiştir. Çünkü o, duygusal ayrıntıları ve zamanlamayı önemsememiştir. Yani seçici körlükle nesnellik iddiası arasında sıkışmıştır. Bu da bize gösterir: gözlemci bakış açısı “tamamen nesnel” değildir; anlatıcı hangi ayrıntıyı seçerse, bakış açısı o kadar öznel olur.
---
Erkek ve Kadın Yaklaşımlarının Çatışması
Forumda bu olayı tartıştığımızı hayal edin: Erkek üyeler Ali’nin tarzına yakın durur. “Zaman, mekan, olay sırası net olmalı” derler. Onlar için doğru gözlem, çözüm için kullanılabilir veriler sunar. “Kadın çantasını düşürmesin diye yolun ortasına korkuluk mu lazım?” gibi stratejik sorular sorarlar.
Kadın üyeler ise Elif’in yaklaşımına yakın durur. “O teyzenin yaşadığı korku önemli, o anki insan ilişkisi önemli” derler. Onlara göre doğru gözlem, empatiyle yapılır; çünkü olayın toplumsal ve duygusal etkileri asıl gerçeği oluşturur.
Deniz’in yaklaşımı ise genellikle tartışmanın ortasında kalır. Kimisi “işte en nesnel anlatım bu” der, kimisi “çok yüzeysel, olayın ruhunu yansıtmıyor” diye eleştirir.
---
Bilimsel Bir Çerçeve
Psikoloji literatüründe de gözlemci bakış açısının öznel olduğu sık sık vurgulanır. Çünkü algı, sadece dış dünyayı kaydetmez; aynı zamanda beynimizin filtrelerinden geçer. Bireyin cinsiyeti, kültürü, geçmiş deneyimleri, değerleri… Hepsi hangi ayrıntıya dikkat edeceğimizi belirler. Yani iki göz aynı manzarayı görür ama iki beyin farklı hikâyeler yazar.
Araştırmalar, erkeklerin gözlemde daha çok problem çözme ve mantıksal sıralamaya, kadınların ise duygusal bağlam ve ilişkisel dinamiklere odaklandığını gösteriyor. Bu eğilimler, toplumdaki rol beklentileriyle de şekilleniyor. Dolayısıyla gözlemci bakış açısı öznel olduğu kadar kültürel ve toplumsal kodlarla da yoğruluyor.
---
Hikâyenin Sonu: Ortak Gerçek Var mı?
Kasaba meydanındaki olay üç farklı anlatımla forumda tartışmaya açıldığında, herkes kendi penceresinden haklı görünür. Peki, “gerçek” hangisidir? Kadının gözyaşları mı, paraların düşme açısı mı, yoksa sadece çıplak olay akışı mı? Aslında hepsi. Çünkü gözlemci bakış açısı, tıpkı prizmanın ışığı dağıtması gibi, tek bir gerçeği farklı renklerde yansıtır.
---
Tartışmaya Açık Noktalar
Bu noktada forumda şu soruları ortaya atabiliriz:
- Sizce gözlemci bakış açısı daha çok gerçeği mi yansıtır, yoksa gözlemcinin iç dünyasını mı?
- Erkeklerin stratejik gözlemleri mi daha “yararlı”, yoksa kadınların empatik gözlemleri mi daha “gerçek”?
- “Nesnel” dediğimiz anlatım, aslında duyguların görmezden gelinmiş hali olabilir mi?
---
Sonuç: Öznel Nesnellik
Özetle gözlemci bakış açısı hiçbir zaman tamamen nesnel değildir. Ali’nin stratejisi, Elif’in empatisi, Deniz’in tarafsızlığı… Hepsi farklı bir öznel filtre. Belki de “öznel” olmak, gözlemci bakış açısının doğasıdır. Çünkü gözlemci sadece gözleriyle değil, kalbi ve zihniyle de görür.
Şimdi söz sizde: Siz kendi hayatınızda tanık olduğunuz bir olayı anlatırken daha çok Ali gibi mi, Elif gibi mi, yoksa Deniz gibi mi davranıyorsunuz? Gelin, forumda örneklerle paylaşalım; bakalım hangi gözlemci bakış açısı bize en çok “gerçek” gibi geliyor.